Kendi işinizin sahibi olmak mı ya da ücretli çalışan olmak mı?

Murat Yaman | 03:46 | | |

Kendi işinizin sahibi olmak mı ya da ücretli çalışan olmak mı

Bundan önceki iki yazımda, "kendi işinin sahibi olmak" ve "özel sektör veya kamu sektöründe ücretli çalışan olmak" konularını irdelemeye çalışmıştım. Bu yazımda ise, "kendi işinizin sahibi olmak mı ya da ücretli çalışan olmak mı?" sorusuna öznel olarak yanıt vermeye çalışacağım.

Kendi işinizin sahibi olmak...

Kulağa çok hoş geliyor gerçekten. Karışan katışan yok, niye gelmedin neden yapmadın diyen yok, fırça atan hesap soran yok. Bunlar madalyonun bir yüzü. Benim size anlatacağım ise diğer yüzü.

Elimizde değerli bir iş fikri ve yeterli bir sermaye olmadan, kervan yolda düzülür ata sözünü kendimize rehber edinerek bir işe girişmiş isek eğer, peşin peşin söyleyeyim madalyonun bu yüzü bize çok büyük sıkıntılar tattıracaktır.

Çok basit bir hesapla; patronun kendisi ve 1 adet çalışanından başka personeli olmayan, çalışma alanı için kira ödediğiniz gayet mütevazi bir iş yeriniz olduğunu varsayarsak, ister işiniz olsun, ister işiniz olmasın günlük en az 115TL. cebinizden uçup gidecek demektir. Detaylar için aşağıdaki başabaş tablosunu inceleyebilirsiniz.

Değerler ortalama olarak alınmış ve yuvarlanmıştır. Sizler tabloya başka ek kalemleri de ekleyebilir ya da çıkarabilirsiniz.

Bu iş yerinin sahibi Bağkur'ludur ve primlerini her ay düzenli olarak yatırmaktadır. Ayrıca yanında çalıştırdığı personele asgari ücret ödemekte ve O'nun da SSK primlerini düzenli bir şekilde yatırmaktadır. Aylık 3.000TL olan sabit giderlerini, elde ettiği %30 kar ile karşılayabilmek için fişi ve faturası kesilmiş en az 10.000TL.'lik ciro yapması gerekmektedir. Muhasebecimiz her ay 10.000TL.'nin bildirimini yaptığında ise yıl sonunda yaklaşık olarak 30.000TL. gelir vergisi ve 5.000TL. KDV'miz hesaplanır.

Bir iş yeri açıp, bir elemanı da istihdam ettiğimizde, yalnızca sabit giderlerimizi karşılayacak yani ay sonunda elimizde 0 (sıfır) lira kalacak şekilde iş yerimizi çalıştırırsak, yıl sonunda elimizde yine 0 (sıfır) lira olmasına rağmen borcumuz yaklaşık 35.000TL.'dir.

Gelir ve gider dengenizi görmek adına başabaş hesabınızı yapmadıysanız ve bu sıkıntılara katlanmanızı sağlayacak müthiş bir iş fikriniz ya da yedek akçeniz yoksa batmaya başlamışsınız demektir. Gerçeğin acı olması, gerçeğin gerçekliğine halel getirmez.

Ücretli çalışan olmak...

Eğer süregelen bir aile işiniz yoksa çalışma hayatınız büyük bir ihtimalle bir iş yerinde ücretli çalışan olarak başlamıştır.

Yeni işinizin daha ilk günlerinde bu işin size göre olup olmadığını hissetmeye başlarsınız. Hisleriniz belirginleştiğinde ya orada kalıcı olmaya çalışır ya da hemen gözü dışarı atar yeni işlere bakarsınız.

Kalıcı olmaya karar verirseniz, sizden daha az yetenekli, daha az vizyonlu, daha az çalışkan, daha cahil vb. özelliklere sahip kişilerin hiçte hak etmedikleri mevki - makamları işgal ettiğini görür, sizin aslında o mevki - makamlara daha layık olduğunuzu düşünmeye başlarsınız. Yükselmek için gayret gösterirsiniz.

Ancak işler genellikle sizin planladığınız gibi gitmez. Yerini hak etmeyen yöneticiniz veya patronunuz yine işini hiç hak etmeyen rakibinizle aranızdaki farkı bir türlü göremez ve siz bulunduğunuz noktada kalırken rakipleriniz gülümseyip el sallayarak daha yukarılara doğru gitmeye devam eder.

Veya, siz tüm bu olan bitene bazen anlamsız bazen de çok özel sebeplerle katlanmaya devam edersiniz. (Burada detaya girmek istemiyorum.)

Ya da son ihtimal olarak işinizi, çalışma arkadaşlarınızı ve iş ortamınızı çok sever zevkle çalışır belki de oradan emekli olursunuz.

Neden her ne olursa olsun, çalıştığınız süre boyunca genel olarak düzenli bir geliriniz vardır. Elinize geçecek olan miktar belli olduğu için hayatınızı planlamanız daha kolay olur. Bankalar nezdinde kredibiliteniz herhangi bir esnaftan daha yüksektir. Çalışma saatleriniz belli olduğundan ailenize ve dostlarınıza daha fazla zaman ayırıp, daha sosyal bir hayata sahip olabilirsiniz.

Sonuç olarak; kendi işinizin patronu olmak ya da ücretli çalışan olmak, olay ve durumlara verdiğiniz anlamlardan çıkardığınız öznel bir karara bağlıdır. Bu kararı almanıza neden olan bir çok sebep olabilir ama nihayetinde kararı veren siz olacaksınız. Kötü bir sonuçla karşılaştığınızda suçluyu görmek için herhangi bir aynaya bakmak yeterlidir.

Not: Aynaya bakarken, kararı verene, kararı kimin verdirdiğini de düşünmeyi sakın ihmal etmeyin!

1 yorum:

  1. Güzel bir noktaya değinmişsiniz ama her girişimin için cesaret ve sermaye gereklidir.

    YanıtlaSil

Lütfen yorum yazarken aşağıdaki noktaları göz önünde bulundurun.

1- Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına özen gösteriniz.
2- Yazım ve dilbilgisi konusunda özen gösteriniz ve argo kelimelerden uzak durunuz.
3- Reklam amaçlı yorumlarda bulunmayınız.