Sevgili arkadaşım Gül Yılmaz'ın, 33 Bin Feet isimli ilk kitabı raflarda ve benim kitaplığımdaki yerini aldı. Öncelikle kendisini yürekten tebrik ediyor, iş hayatında gösterdiği başarıları yazarlık hayatında da kendisinden beklediğimizi belirtmek istiyorum.
Yolculukla ilgili en beğendiğim sözlerin başında, Marcel Proust'un "Tek gerçek yolculuk, aynı gözle yüz değişik ülkeyi dolaşmak değil, aynı ülkeyi yüz değişik gözle görebilmektir." sözü gelir. Gül bunu başarabilen ender insanlardan. Bu nedenle 33 Bin Feet; bir çift gözün baktığı değil, birçok gözün gördüğü, güzel bir yol anıları kitabı olmuş.
İçindeki her bölümünden, her hikayeden farklı bir tat alıyorsunuz. Bir roman okuyorum diye düşündüğünüz bir anda, bir masalın içinde buluyorsunuz kendinizi. Keskin bir dram burnunuzun direğini sızlatırken, bir anda mutluluk gözyaşları gözlerinizden süzülmeye başlıyor...
Kahramanımız ise, bazen kendi çocuğuna ders veren bir anne, bazen annesinden ders alan bir çocuk, bazen sevecen bir eş ama çoğu zaman vefalı, şefkatli, iyi yürekli ve fedakar bir dost olarak yer alıyor bu hikayelerin içerisinde.
Ayrıca, satır aralarına dikkatlice baktığımda gördüğüm gizli otobiyografinin, tek başına bir kitabı hak ettiğini de mutlaka söylemeliyim. İlgililere duyurulur! :)
Ortaokul'da okurken gruplar arası bir tartışma düzenlenmişti. Konumuz "Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi bilir?" idi. Ben, çok okuyan bilir tarafındaydım. O zaman da her zaman olduğu gibi tartışmanın bir galibi çıkmamıştı. Aradan yıllar geçti. Şimdi edindiğim tecrübelerle çok gezenin, ama bakarak değil görerek gezenin, daha çok bildiğini düşünmeye başladım.
Her yolculuk, yolcu için bir kişisel gelişim macerasıdır. Bu açıdan baktığımızda, eskinin seyyahları günümüzün kişisel gelişim uzmanlarıdır diyebiliriz. Yolcunun yola çıkmadan önceki hali ile yolculuk tamamlandığındaki hali arasında mutlaka bir fark olacaktır, olmalıdır. 33 Bin Feet'i okuduğunuzda ne söylemek istediğimi, gerçek öyküler eşliğinde çok daha iyi anlayabilirsiniz.
Bembeyaz kıyafetinin üzerine döktüğüm kola nedeniyle hem 17 saat boyunca ıslak bir yolculuk yapmak zorunda kalmış hem de o kurumuş leke ile bizi karşılayan şirket yöneticilerine gülümsemeyi başarabilmiş, Seoul sokaklarında benim gibi yemek problemli birine yiyecek yemek arayan, bir ucundan diğer ucuna araba ile geçtiğimiz Güney Kore'de, arabayı kullanan şirket yetkilisi ormanda yolu şaşırıp kaybolduğunda bize bakıp: -Sağdan mı gidelim, soldan mı? diye sorduğunda bile soğukkanlılığını! koruyabilen, gerçek bir dost, gerçek bir arkadaş olan sevgili Gül Yılmaz ile yakında bir röportaj yapmayı planlıyorum. Kendisi ve kitabı hakkında merak ettiklerinizi bana iletirseniz, sorularınızı sizler adına sorabilirim.
Kitap hakkında detaylı bilgilere Yeni Sayfa ve Idefix bağlantılarından ulaşabilirsiniz.
Yazımı büyük üstad Ahmet Haşim'den bir alıntı ile bitirmek istiyorum:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen yorum yazarken aşağıdaki noktaları göz önünde bulundurun.
1- Yaptığınız yorumun, yazıyla alakalı olmasına özen gösteriniz.
2- Yazım ve dilbilgisi konusunda özen gösteriniz ve argo kelimelerden uzak durunuz.
3- Reklam amaçlı yorumlarda bulunmayınız.